18 Temmuz 2017 Salı

Um

Ben 
Sokak isimlerini ezberlediğim gün sana aşık oldum
Saçının savruluşunu beklerken gökyüzüm  , durdum 
Sesinin dudağından dağılışını izlerken harap oldum 
Kokunu şarktan sapladın göğsüme , ama  ben garpta doğdum
Bir yıldız gösterdin bana ta derinlerden , kendimi ellerinden duydum
Sen hep cennet kaldın bir bağ evinde , ben o evdeki uruftum
Bağırdın sessiz bir gürültü içinde  , ben konuşmayı unuttum
Bir bembeyaz kondu kanatlarına ,  benim kapkaramda uçurttum
Karanlık gecelerin anahtarını koydun önüme , güneşimi ekip kalbimi kuruttum
Kaldırımlara kapattı beni dumanlar , asi fırtınalar misali sana koptum...

Son ateş yandı içimde
Âmâ oldu cem'ilerim
 Sustum

KM









Kavgam

KAVGAM

Bulutlar bugün 
Benim kadar asi 
Rüzgar desen dik başlı
Meydan okuyor bana gece 
Yenemeyeceğimi bildiğim bir kavgaya girmeyi hatırlıyorum
Seni sevdiğimi bilhassa ...
Dövüşmekti seni sevmek biliyorum
Ben onun kavgasındayım işte bugün
Sensizlik arkadan bıçaklıyor 
Saatler tokat gibi 
Dakikalar tutuyor kollarımı 
Diyorum ya
Bugün bulutlar benim kadar asi
Bilirsin sen 
Bir bulutun kavgası 
Yağmurunu bırakınca biter
Hani ilk önce uçar suların  maviliğinden
Bir diğer mavinin beyazına kadar 
Sonra bir soğuk vurur ters yanından
Birden yağmura dönüşür o kavga 
İşte bende o kavgadayım bugün
Ama sen birden soğuk gibi vurdun ters yanımdan
Sonra ne olduysa bakakaldım sana 
Dolular yağdı saçlarımdan..
KM

2 Eylül 2015 Çarşamba

Denizim

Sus pus oluyor geceler
Sen her konuştuğunda 
Yalnızlık çekiyor bu heceler
Sensiz geçen her gecenin sabahında

Bir buğu yerleşiyor canımın senli köşesine
Bir soğuk nefes ol gel dağıt şu buğu
Gel dağıt şu yalnızlık denizini derincesine
Ortada kalmasın ne karanlığı ne de sen kokan suyu.

Hep o denizde yüzdüm ; yorulmak kâfi olmadı
Pişmanlık düğümledi beni nefessiz kaldım
Benliğim senden başka denize alışamadı
Hep senin sahilinden senin tabanına daldım.

Ve işte kurudu denizim
Kızgın bakan kumlar oldu geriye kalan
Sana dalmak istiyor yine yalnız benliğim
Ama her seferinde yakıyor yüreğimi o tuzlu taban..

28 Ağustos 2015 Cuma

İçimdeki Leyla

İnsan diyorum bu kadar sevmemeli
Çaresiz kalıyor sonra sevdiğine gitse de eli
İmreniyor bazılarına , kimi zaman pek hararetli
Masaya döküyor anıları ; damlalarla cebelleşiyor dörtlü beşli...
Denese de bir şey bulmayı o sevdiğine dair
Elinde kalıyor bir iki güzel fotoğraf bir de yalnız bir şair
Kanı donuyor hareketsiz yüzlere gülünce titriyor tir tir
İnat edip gitmiyor yüreği kavuran o kibir.
Leyla sanıyor her geleni yüreğine
Elbet bulamıyor ; kendini kendine getirecek bir darbe
Yumruklar savuruyor ; kafa tutuyor  o kalbe
Loş ışıklar engelliyor ; düşüyor gökten bir cemre
Ama insanız diyorum ; sevmemeliydi bu kadar , ne Tahir ne de Zühre...
 



26 Ağustos 2015 Çarşamba

Benim olmamış kadın

Anlatayım;

Çok farklıydı benim ki 
''Konuşmamız lazım'' demezdi mesela
Normal bir sohbette konuşur olurduk zaten
İstediği konuyu ya da ayrılığı...

Özgürlüğüne çok düşkündü benim ki 
Ben deliler gibi kıskanırdım
İstemezdim kimilerinin yanına gitmesini
O inat eder , kafasına göre gider dururdu 
(Bana inat)
Özgürdü (!) çünkü...
Ben susardım çoğu zaman 
Ama konuşmaya başladığım anda
Normal bir sohbette konuşur olurduk zaten
İstediği konuyu ya da benim kıskançlığı abartmamı...

Çok iyi kalpliydi benim ki bana göre
Ama bana hep en zalim tarafı vururdu
Üstüme kılıç savuran da olurdu
Akşamın huzurunda 
Beyaz örtülü bir masada 
Yemek hazırlayan da...

Ne zaman olay çıkaracak olsam
O karşıma çıkıp bir bakış atardı ki
Aman
O gözlerin önünde adam dövmek
Haddim olmazdı
Çünkü 
O bir başka bakardı...

Çok üzdü benim ki 
Tek suçum sevmekti oysa
Hem de delilercesine 
Tek suçum o gözlerin önünde
Haddimden fazla sevmekti 
İnanın bana.
Bağırıp haykırırdım sevdiğimi sokaklara
O bana bile diyemezdi çoğu zaman
SEVDİĞİNİ...

Ne zaman demesi için zorlasam
Normal bir sohbette konuşur olurduk zaten
İstediği konuyu ya da sevdiğini söyleyecek derecede olmadığımızı...

Var olan bir şeyi söylememek değildi derdi
Aksine 
Aslında olmayan bir şeyin hep olmamasını sağlamaktı 
Hep o şekilde kalmasını kurgulamaktı amacı...

Çok zalimdi benim ki 
Suçum kıskanmak olsa bile 
Onu kollarına zincir vurulması derecesine getirir
Koyardı önüme
Donakalırdım...

Çok umursamazdı benim ki 
Kavgalı olduğumuz 
Yüzüme bile bakmadığı günlerde 
Benim yüzüme bir tebessüm bile vurmazken
O gülücükler denizinde yüzerdi
Her gülüşünü soluma saplayarak...
Bunun nedenini ne zaman soracak olsam
Normal bir sohbette konuşur olurduk zaten
İstediği konuyu ya da duygularını belli etmediğini...

Çok sırlıydı benim ki 
Çözmek için ne kadar uğraşsam da çözemediğim
Ve tek çözdüğüm sırrının da ayrılması olduğu 
Çok sırlı biriydi...

Ne zaman kendini ele verecek bir sırrını sorsam
Normal bir sohbette konuşur olurduk zaten
İstediği konuyu ya da konuyu değiştirişini...

Onu bunu bırakın da
Çok benimdi aslında benim ki
Çok benim...

13 Ağustos 2015 Perşembe

En güzel kâbus

Bir tesadüftü seni sevmek
Birden çıktın karşıma
Sadece öylece bakabilme yeteneği kaldı bu vücutta
İşte umudum orada doğmuştu
Ama sen durmayıp bırakınca beni
Bir sensizlik kuyusuna - o Taksim bulvarında-
Umudun mezarı da orası oldu işte
Yavaş yavaş gömüldü mezara
Soluk renkli bir tabutla...

Bir güldü seni sevmek - gülleri her ne kadar sevmesende-
Dikenlerinle aldım seni elime
Kanamama razı kaldım
Ne dikenlisin diye attım seni elimden
Ne de ellerim çok kanadı diye kırdım herhangi bir dalından seni
Ya da yapraklarından herhangi birini...

Bir kâbustu seni sevmek
Ne ortasında birden bire terkettim seni
Ne de bittiğinde lanet okudum.

Bir başkaydı seni sevmek
Gönlüme kilit vurdurmuşum senin gibi bir kahve(!) saçlıya
Ama ne yapsa dedirtmiyor
Ne bir merhaba ne de bir elveda ....

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Zulüm

İçime doluyor nefesim
Bırakana kadar neler çekiyorum bir bilsen
Bağırıyorum sana çıkmıyor sesim
Keşke nefesini duyacak kadar yakın olabilsen...

Dilenci oldum yine; gönlünde kapı kapı el açıyorum

Felek beni böyle görmüş elden ne gelir?
Bazen nefesle değil , dert ile doluyorum
Aşkın boyunu aşıyor o anda kibir...

Senin tozlu yollarından geçiyor bu ayakkabılar
Her düzlükte saçlarındaki yağmurlar ıslatıyor saçlarımı
Girmesin istiyor gönül bu saçlara başka tırnaklar
Ama gönül de kaldı yine boş duraklar kaldırımı...

Yârin zulmü gibi gelmedi başka zulüm bu bedene 
Çekip koparıyor baksana ne var ne yoksa
Ama nedense her seferde başını eğiyor gönül o zulme
Geriye kalacak olan bir tırnak parçası olsa da...


10 Ağustos 2015 Pazartesi

Saçmalıyorum

Ne zaman vazgeçsem seni düşünmekten
İnat edip geliyorsun aklıma
Saçmalamak farz oluyor bana...

Aşk resmimin çerçevesi olsan da 
Koysam seni kalbimin pembe panjurlu penceresine
Dışarıya değil de , sadece sana dalsa gözlerim
Sana ve saçlarında güle oynaya koşan ellerine...
İzlesem gün boyu , nefessiz , kesintisiz...

Saçının bir teline hayta bir meltem vurması yetiyor
Fırtınaların kalbimin sahillerine vurmasına..
Beni düşünmekten korkma 
Kaybolmazsın ya bende 
Benim sende kaybolduğum kadar ?

Yükleniyor üzerime kum taneleri
Fırtına olmuş 
Birikmişler sarı-turuncu halılarda
Ağlasam daha da ağırlaşacaklar
Bağırsam dağılmayacaklar
Nefes diye sarı bir zehir çekeceğim damarlarıma
Ellerim bağlı 
Söküp atamıyorum üstümden
Gel de sen kurtar beni şu fırtınadan desem
Yıldırım olur 
Yağmur yağdırırsın mazgallarıma...
Diyorum ya farz oluyor bana
Sana aşık olmakla
Nasıl da saçmalıyorum hâlâ...

Nefesin

Söyle o nefesine
İçinin değerini bilsin
Hoş bazen ona kızıyorum
Bazen de köle olacak kadar minnettar kalıyorum
Benzeriz hemen hemen
Ama bazen de çok farklıyız nefesinle...
Mesela
Ben onun gibi seni bir giriş ve bir çıkışlık görmedim
Ama ne onun kadar değebildim kalbinin sokaklarına
Ne de onun kadar etkili olabildim ruhuna...
Fakat gel gör ki onun gibi
Saniyelik kalabildim
Ruhunda yahut , kalbinin sokaklarında...

Diyordum ya sana
Ben seni en çok uykunda seviyorum diye
Sende gülüyordun dalga geçer gibi
Çünkü bilmiyordun
Nefesini en uzun sadece uykunda alabildiğini..
İstanbul bakışlım 
Ben seni nefesinden bile kıskanıyorum
Sana da sitemliyim...
Ne onun kadar davet ettin beni damarlarına
Ne de onun kadar ihtiyaç bildin beni kendine
Fakat gel gör ki ben
Hiçbir zaman yeterli göremedim kendimi
Ne kalbinin sokaklarında yürümeye
Ne de aşkında emeklemeye...

9 Ağustos 2015 Pazar

Yalancı doktorlar

Yapamıyorum , savruluyorum
Beceremiyorum sensizliği yenmeyi
Bunun suçlusu da sensin
Madem bu kadar kötü saatlere atacaktın beni
Neden huzurlu saatler verdin ellerime , şaka gibi
Hoş bak bu kadar sinirliyim sana
Kalem yine elimde seni yazıyorum yalnızlığa ...

Ben kötü adam değilim anla artık
Bak her tarafım sensizlikle yırtık
Ne hastahaneler yeter ne de cerrahlar
Hoş ben onlara da güvenmiyorum.

Bak sana ne diyeceğim;
Aramızda kalsın ama ben doktorlara inanmıyorum
Neymiş efendim,
Kalp durduktan sonra beyin bir süre daha çalışırmış(!)
Yahu ben seni gördüğümden beri
Her ikisi de aynı anda durdu ; çalışmıyor
Buna ne demeli?

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Aşkı anlatmak zor be ''üstad''

Karanlıklar işte
Geceden beter olur
Işığın içindeki karanlık gibi
Ne olduğu meçhul...
Karanlıklar işte 
Sırıtır yüzüne insanın
Kalbi yüzerken yalnızlık denizinde
Ya da birden idam sehpası oluverir
Yârin gölgesi düşünce , aşk ateşinin önüne...
Hayat böyle işte ne yaparsın?
Bazen özlemle beklediğin bir kadın
Bazen sonunu göremediğin bir yol
Bazen de kalemini kıran bir hakim...

Aşık olmaya , aşka gelince...

Aşkı yazmakta , anlatmakta zor be üstad
Kimisi için bir heves
Kimisi için bin nefes
Ne gariptir ki ;
Kimisi kendini sunar sevdiğine
Kimisi ölü taklidi yapar aşkının sahnesinde
Kimisi umursamaz , dalgaya alır aşkı
Kimisi ise en sol tarafına be üstad...



Um

Ben  Sokak isimlerini ezberlediğim gün sana aşık oldum Saçının savruluşunu beklerken gökyüzüm  , durdum  Sesinin dudağından dağılışını...